Yaz aylarının bitmesi, sonbahar ve kış aylarının gelmesiyle artık güneşin yüzünü eskisi gibi göremeyiz. Hem güneşlenme süresi kısalırken hem de yağışlı ve bulutlu havalar nedeniyle güneşlenme yoğunluğu ve süresi azalmış olur. Bitkilerimiz de güneşi yeterili miktarda göremeyince tüm bedenine yetecek kadar besin oluşturamaz… Haliyle besin tasarrufuna geçer ve kışın çok da fazla işine yaramayacak olan yapraklarıyla yavaş yavaş vedalaşır…
Bitkilerimiz sahip olduğu besinin büyük bir kısmını, yaşamına devam edebilmek için kök bölgesinde kullanır, yapraklarını ise besinsiz bırakınca yapraklar renk değiştirir ve dökülmeye başlar… Kimi ağacın yaprağı sararır, kiminde turuncuya bakan bir renk alır, kimisi ise kızarır. Ardından teker teker dökmeye başlar…
Kışın bedenimizi üşüten soğuğunda sıcak tonlardaki yaprakları görünce içimiz ısınır; bize hoş duygular hissettirir.
Bu nedenle kışın yaprak döken ağaçlar keyiflidir. Çim alanlarda, yeşil yüzeyde; yere dökülmüş sarı, kırmızı yapraklar kontrastlık sağlar. Görsel açıdan değer kazandırır.
Yeşilden, renkli çiçeklere, sonra meyvelere, sonrasında yaprakların renklenmesi ve dökmesi döngüsü; ağacın değişimleri, bize ağacın bir öyküsü olduğunu ve yaşantısının devam ettiğini hissettirir.
Yaprağının sararması ve sonrasında dökmesiyle, aslında bir çeşit vedalaşma olan, ama bize hoş duygular hissettiren ağaçlar hangileridir?.. İşte sadece birkaçı;
Ginkgo biloba (Mabet ağacı)
Morus rubra (Dut ağacı)
Liquidambar styraciflua (Amerikan sığla ağacı)
Quercus rubra (Kırmızı Amerikan Meşesi)
Fraxinus americana (Amerika dişbudağı)
Bu ağaçları bahçenizde soliter olarak kullanabilir veya bahçeniz geniş ise karşılıklı yol boyu dikerek alle oluşturabilirsiniz. Ağaçların gelecekteki yapacağı tacı da öngörerek ağacı konumlandırmanız, ileride hem ağacın konforunu bozmamak adına hem de binanızın zarar görmemesi adına da oldukça önemlidir.
Comments